AMATÖR BALIKÇININ SIRLARI

Sevgili dergi okurları; herkesin bildiği gibi ülkemizin üç tarafının denizlerle çevrili olması ve Antalya’nın Akdeniz kıyısında bulunması sır değil.Sır olan pırıl pırıl güneşin altında yatan ve yem yeşil dağların eteğinde uzanan boncuk mavisi Akdeniz suları.Hiç tekneyle denize açılmayan var mı bilmiyorum. Ancak hiç olta atmayanın olduğunu tahmin edebiliyorum.Benim vereceğim sır hiç olta atmayanlara.Oltacıların pek oltaya geleceğini zannetmiyorum ama “El elden üstündür” derler belki onlarında öğreneceği bir şeyler vardır.
Soframızdaki balığın lezzeti tartışılmaz .Kızarmış yağlı tavaya atılan güzelim mercanın coss diye çıkarttığı ses, arkasından gelen deniz kokusu ve kurulan sofranın cazibe noktası balık.Tabi ki bu balığın sofradaki öyküsü. Birde balığın geliş öyküsü var ki bunu amatör bir balıkçıdan dinlemenizi ve sonra balığınızı yemenizi tavsiye ederim.Eğer ki şansınız yaver gider de iki balıkçıyı yan yana rastlarsanız hikayeyi ikisinden de dinlerseniz inanın ki tavadaki balık oynamaya başlar.Amatör bir balıkçı olarak Akdeniz’in kenarında yaşayıp da bugüne kadar balık tutma zevkini tadamamış okurlarımızı özendirmek ve bu zevkten mahrum kalmamalarına yardımcı olmak adına Akdeniz’in balık sırlarını sizlerle paylaşmak istedim.

Akdeniz de Hangi Balıklar Avlanır ve Nasıl Pişirilir?
Akya Kuzu Balığı: Kafasından çorba, lop etinden kaplamalı tavası veya şiş yapılır.Eylül Ekimde avlanır.
Barbunya Balığı: Lezzetli olan etinden tava, ızgara ve haşlama yapılır.Kasım Aralık, Ocakta bolca avlanır
Çipura Balığı: Izgarası, buğulaması, tavası ve fırında çeşitli yemekleri yapılır.Üretimi yapıldığından her mevsim yenilebilir.
İstavrit Balığı: Tavası, buğulaması, ızgarası ve tencere yemekleri yapılır.
İzmarit Balığı: Izgarası, tulumu çıkarılmış olarak tavası, haşlanıp yeşilliklerle salatası ve buğulaması yapılır. Nisan Mayıs aylarında bol çıkar
Kılıç Balığı:Dilim şeklinde kesilir, buğulaması ve özellikle şişte ızgarası yapılır.
Kolyoz Balığı: Tavası, pilakisi ve buğulaması yapılır. Ayrıca bu balıktan yapılan balık köftesi de lezzetli olur.Ağustos ta bol çıkar gece avında ışıkla avlanır.
Levrek Balığı: Izgara, tava, buğulaması yapılır.Üretimi yapıldığından her zaman bulunur.
Mercan Balığı: Izgara ve tavası yapılır.Deniz soğuyunca Aralık-Mart aylarında avlanır
Sinarit: İri boyları tuzda, bütün ızgara veya pilaki olarak sunulduğunda kalabalık sofraları şenlendirir.Derin su balığıdır her mevsim bulunur
Lagos (grida):Çorbası meşhurdur, fırında buğulaması, ızgarası yapılır. Tavada da lezzetli olan grida Akdenizin kralıdır.Derin suda her mevsim avlanır.
Palamut:Fırında yapılır.Izgarası ve halka halka kesilip tavası leziz olur.Ağustos Eylülde avlanır
Lambuka:Zeytin yağlı ızgarası ve tavası yapılır.İncirler olunca avlanır (Ağustosta)
Bunun dışında gubbes, turna, mırmır, milanur, değerli balıklardandır.

Yaşanmış Balıkçı Hikayesi:
“Balıkçının hırsı büyük ağı küçük olursa tuttuğu balık hep küçük olur”
Gelin sizinle balık avına gidelim. Dünya dertlerinden , düşüncelerinden ve stresten uzak adrenalin dolu bir gün geçirelim.
-Günlerden cumartesi yarın pazar balık var. Balıkta geçirilecek bir günün sıkıcı olmaması için öncelikle en uygun arkadaşlar seçilir. Birinci şart deniz tutmayacak, ikinci şart her türlü rezilliğe katlanacak ve üçüncü şart zevk alacak arkadaşlar tercihimdir.Hafta içi arkadaşım Hasan’la kararlaştırdık bu pazar Adrasan’a gideceğiz.Genelde hazırlığı ben yaparım.Kasım ayının bir Cumartesi günüydü oltaları elden geçirip misinaları hazırladım, mercan için yedek uç ve 200 gramlık kurşunlardan aldım. Yemciden canlı karides böceği marketten biraz tavuk göğsü alarak tuzlayıp hazırladım.Yiyecek olarak ekmek, peynir, su ve kola koydum.Hareket saati 4:00. Ne olur olmaz diye iki saatin alarmını da 03:30’a ayarladım.Uyandığımda saat 03:15 balık heyecanından saatlerin çalmasına bile gerek kalmadan kalktım. Acele acele eşofmanımı giydim, balıkçı şapkamı taktım.Akşamdan hazırladığım eşyaları alıp indim. Arabaya botu ve motoru yükledim.Arkadaşım Hasan’ı saat 04:00’da evinden aldım.Karanlıkta ve sessiz caddelerin en dinamik iki kişisi olarak yola düştük.Öncelikle her zamanki sabahçı kahvehanesinden simit ve çay aldık. Karanlıkta hoş sohbet arasında dünyanın en güzel çayını yudumlayıp muhteşem simidini ısırarak yol alıyorduk.Bir haftalık olayların kritiğini yaptıktan sonra yaklaşık 05:30 sularında Adrasan’a vardık. Yarım saatte botu hazırlayıp şişirdik.Motoru takıp hazır hale getirdik.Saat 06:00 sularında botumuzla karanlığı yararak çarşaf gibi düz, çöl gibi sessiz ve mis gibi kokan Adrasan koyundan Fenere doğru ilerlemeye başladık.Son geldiğimizde tuttuğumuz mercan yeriyle ilgili ufak bir anlaşmazlıktan sonra Suluada hizasında karar kıldık.Karanlığın dağılmaya başladığı, denizin karanlıktan maviliğe dönüştüğü anları yaşıyorduk.Motoru durdurup hazır olan oltaları denize attık yaklaşık 100 metre inen oltanın ucuna konsantre olmuşken derinliklerden gelen bir titreşim, bir tık sesi beklemeye başladım.Umutla atılmış oltalar denizde Hasanın gözü benim oltada, benim gözüm Hasan’ın oltasında.Oltayı hafif yukarıya doğru çektim.Arkadaşım merakla “vurdu mu? Vurdu mu?” diye merakla sordu. Bütün telaş ilk balığı kim tutacak telaşı.Hava iyice aydınlanmaya başladı. Denizde çıt yok kafamızda balıktan başka bir şey yok sanki hipnotize olduk.Birden bir ses “Turgut o neee ? Arkama döndüğümde denizin içinden havaya yükselen iri cüsseli, siyah renkli bir yaratık.Sessizliği yararcasına denizden yükseldi. Ne olduğunu anlayamadan göz göze geldiğim o yaratığı bıyıklarından tanıdım; bu bir Akdeniz Fokuydu. Fokun bize yaşattığı bu görsel şov ender bir olay ve çok az kişinin görebileceği muhteşem bir manzaraydı.Yükseldiği gibi denize dalan fokun günümüzün konusu olacak belliydi.Biraz korku belirtileri olsa da doğal hayata tanıklık etmek güzeldi.Her şeye rağmen balıktan dönmek yoktu.Ancak ne olur olmaz diye foktan uzak bir yere doğru hareket ettik.Botun altına giren fokun bizi havaya falan kaldırabileceği aklımızdan geçti.Bir süre sonra denizin doğusundan ufuk çizgisinden güneş belirmeye başladı. Kızıllık içersinde kamyon lastiği kadar büyük görünen güneşin verdiği mistik manzara görülmeye değer harika bir olaydı.Derken Hasan hızlı hızlı oltasının makarasını sarmaya başladı. Merakla döndüm “Vurdu mu? Vurdu mu?”diye sordum. Hasan “Rekor geliyor, rekor geliyor” diye diye oltayı çekti hakikaten rekora yakın bir mercan kıpkırmızı, parıl parıl parlayan, kıpır kıpır oynayan bir mercan. Hasan’a göre pabuç gibiydi ama hakkını da yemek lazım el gibi mercan.Artık fok değil mercandı konu. Oltam denizde olmasına rağmen tık yok. Bunun ne kadar kötü bir duygu olduğunu bir bilseniz. Yanınızda arkadaşınız pabuç kadar mercanı tutsun sizin olta da denizde ama tık yok. Olmaz böyle bir şey.Derken oltama balık vurdu. Hafif yokladım balık var ama derdim daha büyüğünü tutmak ve Hasan’ın rekorunu kırmak.Derken bir tık daha artık çekme zamanı. Oltayı hızlı çekerken ağırlık daha da artı tabiî ki merakımda. Acaba ne geliyor?Oltanın suyun yüzüne yaklaşmasıyla ucunun dolu olduğunu görüyordum.Bota çektim ki iki mercan, iki de kolyoz. Altta kalınır mı hiç işte rekor hayatta kimse kıramaz.Bu defa Hasan’dan dört kolyoz. Hırs hırs üç benden iki ondan kova hızlıca doldu.Tatlı rekabet bitip karnımızın açlığını fark ettiğimizde balık kesmişti.O güzelim peynir ve bulunmaz zeytin ile karnımızı doyurduktan sonra izmarit sürüsüne rastladık. At çek, at çek teknede bize yer kalmadı. Hele birde benim tarihi rekor dediğim tam tekneye alacakken kaçırdığım mercan yok mu denize öylesi bir daha gelmez. Akşamın nasıl olduğunu anlayamadık. Çıkalım kararıyla kıyıya çıktık. Botu toplayıp arabaya yerleştirdik. Vira bismillah Antalya. Kovalar dolu ertesi günü anlatılacak anı bol.Tabii ertesi gününe kalmadan akşam Halil Ağabey aradı. İşi olduğu için bizimle gelememişti.”Balık iyi geçmiş” Evet ağabey iyiydi. “Ne kadar tuttunuz” 5-6 kilo vardır.Bir kahkaha “Az önce Hasan’ı aradım 10 kilonun üstünde dedi” diye çaktı lafı. “Olabilir” dedim “Hasan balıkçı darasını düşmeden söylemiş, benimki darasız net.” Telefonda kahkaha attık.
Tabi ki yaşananlar bu kadar kısa değil anlatsam sayfalar yetmez ancak kısaca bir günü özetledim.Birde ziyafet faslı var. Denizden tavaya taze balık keyfiyle biten ziyafet.

Balık Tutma Teknikleri:
“Balıkçılık sevgi ister, sabır ister, soğuk kanlılık ve refleks ister.”
Mercan Avı: Mercan genellikle taşlık,kayalık bölgelerde ve civarlarında yaşar.Bu yerleri denize dik olan kıyı hizaları, ada etrafları gibi yerlerde arayabiliriz. Avlanmak için durduğumuz zaman kurşunu dibe vurdurmak suretiyle dibin kumluk mu yoksa taşlık mı olduğunu anlayabiliriz. Hiçbir tahminde bulunamıyorsak tarama yoluyla bu yerleri bulabiliriz.Yani tekneyi akıntıya bırakarak.
Mercan oltası üç köstek artı bir hırsız toplam dört köstekli olmalıdır, Hırsız iğne genelde dipte yatar durduğundan dip balığı tabir ettiğimiz mercan, karagöz ve çipura türü balığı avlamaya yarar. Takımınızın köstek ve iğnelerini her av günü yenilemelisiniz. Bir iğne 10-15 balık tuttu ise körelmeye başlamıştır.Kör iğneyle vuruş alırsınız ama iğne damağa zor geçer. Oltanız makaralı kamış değil ise ve ilk defa balığa çıkıyor iseniz. Florakarbon veya akıllı misina tercih ederseniz karıştırmazsınız. Balığı kolay hissetmek için beden misinası 0.40-0,50mm, köstekler ise 0.35 veya 0.30mm olmalıdır.Misinanın ucuna 7-8 numara çelik iğne takılmalıdır.Unutmayın ki “Büyük iğne büyük balığı, küçük iğne her balığı tutar.”Kurşun olarak derinlik ve akıntıya göre 150-200-250 gram kurşun seçilebilir.
İğnelerin ucu dışarıda kalacak şekilde yemler takılmalı ve takım dibe indirilmeli, takım kursunun ağırlığı hissedilecek şekilde, kursun dibe deydi deymedi durumunda kalmalı, mercan genelde küt diye vurur, bazen de yeme yavaş dokunuşlar verir, ben her vuruş hissettiğimde takimi hızlı bir şekilde iki yada üç kulaç kadar yukarı çekerim, vuruşların hafif olduğu durumlarda ise hislerime göre ikinci veya üçüncü vuruşta yine hızlı bir şekilde iki yada üç kulaç yukarı çekerim, amaç iri mercan daha doğrusu teknedeki en iri mercanı çekmektir, Mercan gelirken başı ile oltaya vurur küt küt vuruşu hissedersiniz. Bazen misinayı yere yatırıp salarım yavaş yavaş çekerek balığı özendirip yeme gelmesini sağlarım. Haydi rastgele. Ancak her zaman şansınız yaver gitmeyebilir.Balıksız eve dönmek de doğru değil ozaman balıkçıya uğramak zorundasınızdır.

Taze Balık Seçmenin Püf Noktası !
Balığa çıkıyorsanız taze balık satan balıkçınız da olmak zorundadır.Eli boş dönenler için çok önemli olan taze balık seçme tekniğidir ki balık tutma tekniği kadar önemlidir.Taze balığın püf noktaları nelerdir:
-Taze balığın gözleri parlak ve dışa bombeli olur.
-Balık tazeliğini yitirmeye başlayınca gözleri buğulanmaya başlar ve daha sonra içeri çöker.
-Taze balığın derisi gergin ve parlak olur.
-Taze balığa parmakla dokununca meydana gelen çukurluk anında düzelir. Halbuki bayatlamış balıklarda bu iz kalır.
-Balığın parlaklığıyla yetinmemek gerekir. Çünkü tezgahtaki balıklara devamlı Su serpildiği için parlak görünebilirler.
-Taze balığın solungaçları Canlı kırmızı olur. Balık bayatladıkça bu renk değişir. Ancak bazı balıkçıların solungaçları kırmızı Mürekkep ile boyadıklarını belirtmek lazım.
-Taze balık hemen hemen kokusuzdur. Bayatlamaya başlayınca Asit kokusu yaymaya başlarlar.
-Pullu balıkların pulları tazeyken vücuda sıkıca yapışıktır. Elimizi kafadan kuyruğa doğru sürtünce pulların gelmemesi gerekir.

Amatör Balıkçılığın ve Balığın Faydaları:
Amatör Balıkçılığın Faydaları:Ticari kaygı duymadan tamamen dinlenmek ve boş zamanı değerlendirmek amacıyla yapılan balık avcılığıdır. Tam Türkçe karşılığının “DİNLENCE BALIKÇILIĞI” olduğu söylenir.Ayrıca stresten uzaklaştırır, dost kazandırır ve spor yapmanıza katkıda bulunur
Balığın Faydaları:Bol miktarda B, A ve D vitamini bulunan balığın her yaşta insan için çok besleyici olduğunu dile getiren uzmanlar, şunları öneriyor:
-Balıkta doymamış yağ asitleri fazla. İçerdiği koruyucu yağ asidi ile balık, kalp hastalarının tercih etmesi gereken bir gıda. Bu özelliği ile tam bir kalp dostu. Balık üstelik kolesterol açısından da fakir bir et. Bu açıdan kırmızı ve beyaz etten daha sağlıklı olan balık, sağlıklı bir kalp için düzenli olarak tüketilmelidir.
-Balıktan istenen faydanın sağlanabilmesi için pişirilmesine de dikkat etmek gerekir Balığı ızgarada ya da fırında pişirmek daha sağlıklı. Yağda kızartıldığı zaman kolesterol ve yağ oranı artıyor. Avantajını kaybeder. Kaynak www.saglikvakfı.org
Turgut Altun
Amatör Balıkçı
Not: Amatör Denizcilik Ehliyeti ve Balıkçılık Sertifikası sahibiyim


22 yorum

what infections is cipro used for

Erythromycin and (and discretely sarcastic cap antibiotics) and milindaa may tazorac digoxin pottery in visitors who inturperate eosinophilia by brachial beauty in the worse intestine, enough that baseline intoxication may result. Truly inherited actually, shortly don't yieldabilify that or emerg for granted. Height);9

08.05.2011 - archibalddes

buy xenical viagra propecia com

Tenga si deferasirox un veh

08.05.2011 - archibalddes

Konular