Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ 12. Dünya Halk Sağlığı Kongresinde Çarpıcı Açıklamalarda Bulundu.

Sayın Bakanın açıklamaları ve sunumu.
Küresel Ekonomik Kriz
2008 yılında, 1930 tarihinde yaşanan depresyondan sonraki muhtemelen en önemli ekonomik krize tanık olduk ve krizin bir dizi olumsuz etkisi kadar küresel boyutta bir krizden de bahseder olduk. Ancak, 2009 yılında bu küresel krizle daha yoğun şekilde ilgileniyor ve uyarı önlemleri ve diğer tedbir paketlerini uygulayarak krizin zararlarını önlemeye çalışıyoruz.
Hiçbir ülke bu krize karşı korunaklı bulunmamaktadır. Büyüklüğü bir ülkeden diğerine değişmekle birlikte kriz tüm ülkeleri etkilemekte olup bu etki devam edecektir.
Elbette sağlık sektörü de bu son ekonomik bunalımdan kendi payına düşeni alacaktır. Hepimiz biliyoruz ki ekonomistler böyle zorlu zamanlarda devlet harcamalarında kısıntıya gitme eğilimi gösterirler. Bu anlamda, sağlık harcamaları, maalesef, kesintiye gidilmesi düşünülecek ilk kalemler arasında yer almaktadır.
Ancak bu noktada, krizin bir toplumsal kriz ve refah krizine dönüşmesini engelleme konusunda hayati bir sorumluluğumuz bulunmaktadır. Bu nedenle, yalnızca temel bir insan hakkı değil aynı zamanda geleceğimizin teminatı olarak da sağlığın krizden etkilenmemesi gerekmektedir. Bugün belli düzeyde başarı sağlamış bulunuyoruz; sağlıkla ilgili birçok alanda kat ettiğimiz ilerleme oldukça ümit vericidir. Buna göre, kat ettiğimiz bu ilerlemelerde herhangi bir gerileme olmaması için azami şekilde gayret göstermeliyiz çünkü geleceğimizi tehlikeye atamayız.



Gazze’deki Sağlık Durumu
Şiddet, tüm insanların sağlıktan yararlanmasına yönelik bir tehdittir. Dünya ve insanlık tarihi boyunca savaşların ve çatışmaların daima yıkıcı etkileri olmuştur. Bu savaş ve çatışmalar, acıya, zulme, travmalara ve en önemlisi yaşamların kaybedilmesine, çocukların öksüz yetim kalmasına ve diğer birçok trajediye yol açmıştır.
Gazze Şeridi’ndeki son trajedi hepimizi derin kaygılara sevk etmiştir. Bu vahim insanlık durumuna ilişkin halen hepimizin kaygıları bulunmaktadır. Hastaneler, birinci basamak sağlık hizmeti kurumları ve sağlık personeli, bu ağır savaşın sonuçları ile başa çıkmak üzere ciddi baskı altındadır. Gerçekte, bazı sağlık çalışanları – maalesef- bu savaş sırasında işlerini yaparken öldürülmüş veya yaralanmıştır. Ayrıca, elektrik kesintisi ile tıbbi malzeme eksikliği zaten güçsüz olan sağlık altyapısını daha da yetersiz bir hale getirmiştir. Gazze’deki nüfus yoğunluğunun yüksek ve yaşam koşullarının çok zorlu olduğu düşünüldüğünde, pandemi salgınları riskini önlemek için aşılama programlarının hızla güçlendirilmesi gerekmektedir. Biz, Gazze’de hasar görmüş sağlık altyapısının yeniden inşası ile Gazze’ye insani yardım sağlanmasına daha fazla önem verilmesi gerektiğine inanıyoruz. Dünya Sağlık Örgütü’nün de Gazze’deki gibi şiddet durumlarında daha fazla inisiyatif alması gerekmektedir.
Sağlıkta Politika Döngüsü
Sağlık politikalarını geliştirirken etik değerlerin ve sağlığın en temel insan hakları olduğu unutulmamalı ve sağlık politikaları, “herkes için sağlık” ilkesine güçlü bir şekilde bağlı kalınmak suretiyle geliştirilmeli ve sürdürülmelidir. Sağlık politikalarını geliştirirken bazı ülkelerde ciddi yapısal değişikliklere gerek duyulabilirken, bazı ülkelerde yalnızca süreçlerin ve işlemlerin iyileştirilmesi yeterli olabilmektedir. Bu nedenle, her ülkenin değişme olan ihtiyacı farklı olsa da, değişim olgusu kaçınılmaz bir gerçeklik olarak karşımıza çıkmaktadır.




Binyıl Kalkınma Hedefleri
Binyıl Kalkınma Hedeflerini geçekleştirme konusunda bir hayli yol almış bulunuyoruz. Ancak, önümüzde yapılacak hala birçok şey bulunmaktadır ve kimi ülkelerin, arzu edilen başarıyı henüz yakalayamamış olmaları sebebiyle diğerlerine göre daha fazla çaba sarf etmesi gerekmektedir. Binyıl Kalkınma Hedefleri’ni gerçekleştirme yönündeki küresel projenin ikinci aşamasına geçmiş bulunuyoruz. Bu Hedefler çok temel bir zorluğa işaret ediyor: küreselleşmenin yararlarının eşit ve adil bir şekilde dağıtılmasının sağlanması. Bu da, Binyıl Bildirgesi’nde belirtildiği üzere, eşitlik ve sosyal adalet ilkeleri bazında küresel dayanışmayı gerekli kılıyor.
Hedeflenen sürenin yarısına yaklaşmışken bazı önemli adımlar atmış olmamıza rağmen, bazı alt gelir grubu ülkelerin söz konusu bu hedeflere ulaşamayacağına ilişkin tartışmalar gündemin üst sıralarını işgal etmektedir. Bu açıdan, bağışçı ülkelerin daha az gelişmiş ülkelere destek vermeye devam etmeleri gerektiğinin altını çizmeliyim. Bağışçı ülkeler, özellikle de böylesine hassas bir dönemde, desteklerini azaltmamalı ve geri çekmemelidir. Aksi takdirde, zaten yoksul olanların daha da yoksullaşması gibi, hiç istemediğimiz bir noktaya doğru gideceğiz.
Sağlık Sistemlerinin Güçlendirilmesi
Binyıl Kalkınma Hedefleri’nin sağlıkla ilgili olanlarının gerçekleştirilmesi ve küresel sağlık zorluklarının üstesinden gelinmesi için sağlık hizmeti sistemlerini güçlendirmemiz gerekmektedir. Sağlık politikalarının verimli politikalar ve etkili eylemler ile iyileştirilmesi, ülkedeki tüm örgütlerin, kurumların ve kaynakların yer aldığı sağlık hizmeti sistemlerinin esas amacıdır. Bu açıdan, sağlık hizmeti sistemlerinin hizmet sunumu, kaynak üretimi, etkili finansman ve rehberlik gibi temel işlevleri aracılığıyla başarıya ulaşabileceğiz.

Birinci Basamak (Temel Sağlık) Hizmetleri
Politikaya dayalı tanımlara bağlı kalmak yerine birinci basamak sağlık hizmeti faaliyetlerinin dikkate alınması, toplumların sağlık ihtiyaçlarının belirlenmesi ve rasyonel eylemlere karar verilmesi gelecek açısından hayati öneme sahiptir. Almaata Bildirgesi’nin 30. Yıldönümü’nde Temel Sağlık Hizmetleri’ni acilen ele almamız gerekmektedir. Vatandaşların çağın paralelindeki taleplerine yanıt vermek ve yaşlanan nüfusların yeni ortaya çıkan ihtiyaçlarına karşılık vermek için TSH’nin yeniden düzenlenmesinde dikkatli olmamız gerekmektedir.

Türkiye’nin sağlık reformu ve sonuçları
Türkiye’de, son altı yıldan bu yana, son derece kapsamlı bir reform programı çerçevesinde önemli bir geçiş dönemi yaşamaktayız. Bugüne dek, bu Program kapsamında gerçekleştirdiğimiz eylemlerin bir sonucu olarak amaçlarımızdan çoğuna ulaşmış bulunmaktayız.
Elbette, hedeflere ulaşmak için belirli politikaların tam bir kararlılık ile uygulanması gerekmektedir. Bu kararlılığın en önemli unsurları ise sağlık (özellikle de koruyucu sağlık hizmetleri) için daha fazla finansman tahsis edilmesi ve mali kaynakların daha verimli kullanılmasıdır.


Hiç şüphesiz, bu hedeflerin yerine getirilmesi için bir dizi politika uygulanmalıdır. Bu noktada, sağlık ve özellikle de koruyucu sağlık hizmetleri için daha fazla finansman temin edilmesi ve finansmanın etkili şekilde kullanılması temel teşkil etmektedir.

Vatandaşların gerçekten hiçbir ücret ödemeden sağlık hizmetlerine erişmeleri son derece önemlidir. Son zamanlarda yaşanan bu dönüşüm kapsamında Türk vatandaşları Genel Sağlık Sigortası adı ile tek bir çatı altında toplanarak sağlık sigortası kapsamına alınmışlardır. Temel sağlık hizmetleri, sağlık açısından son derece önemli olduğu için, bütün ülkedeki vatandaşlar, Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında, kendilerinden sigorta belgesi istenmeksizin birinci basamakta yer alan bütün sağlık kurumlarından ücretsiz olarak hizmet alabilmektedirler.

Aşılama, özellikle de çocuklar için halen büyük öneme sahiptir. Yalnızca aşıların mevcut olması değil, çocukların bu aşılara erişiminin sağlanması da önemlidir. Sağlıkta Dönüşüm Programı hem aşılama düzeyini hem de aşı çeşitlerini tatminkar bir düzeye ulaştırmıştır ancak bunun da bütçe açısından belli bir maliyeti olmuştur. Bu nedenle, Dünya Sağlık Örgütü. Mali yönden kolay erişilebilir olmayan bazı aşılara erişimi kolaylaştırmak için yeni modeller geliştirmede ülkelere rehberlik etmelidir.




Çocukların doğru beslenmesi sağlıklı nesillerin yetişmesi açısından hayati öneme sahiptir. Bu anlamda, bütün bebeklere ücretsiz demir ve D Vitamini desteği sağlayarak büyük bir adım atmış bulunuyoruz.

Afet yönetimi çok önemli bir konudur. Ülkeler afet yönetimi konusunda kendi özelliklerine göre düzenlemeler yapmalıdır. Bölgesel farklılıkları dikkate alan bölgesel planlama ve yardımlaşma sistematiği Dünya Sağlık Örgütü tarafından oluşturulmalıdır. Biz, Türkiye deprem kuşağında yer alan bir ülke olduğu için, Sağlıkta Dönüşüm Programı ile bu konuda önemli adımlar attık. Bütün ülke çapında bölgesel ihtiyaçları dikkate alarak 2.526 gönüllü, iyi eğitilmiş sağlık personelinden oluşan Ulusal Medikal Kurtarma Ekiplerini kurduk.


Sağlık promosyonu değişen hastalık yükleri ile birlikte geliştirilmeli ve halk sağlığı açısından, iletişimdeki hızlı gelişmeler ve artan etkinlik mutlaka değerlendirilmelidir. Anne – çocuk sağlığı, bulaşıcı olmayan hastalıklar ve bulaşıcı hastalıklar için ülkeler kendi özelliklerine uygun sağlık promosyon faaliyetlerini yürütmelidir. Sağlıkta Dönüşüm Programı Türkiye’nin değişen hastalık yükünü dikkate alarak sigaradan ve obeziteden korunmayı iki ana promosyon faaliyeti olarak belirlemiş durumdadır.




El yıkamanın halk sağlığı açısından önemli rolü bütün ülkelerce ön planda tutulmalı ve sağlık promosyonunda ana bir konu olarak ele alınmalıdır. Örneğin şu an gündemde olan ve solunum yoluyla bulaşan domuz gribi (swine flu) gibi durumlarda bile el yıkamanın koruyucu rolü dikkate alınmalıdır. Türkiye üçüncü önemli promosyon alanı olarak “el yıkama” uygulamalarını öngörmektedir


Sürdürülen sağlık programlarının sonuçlarını izlemek önemlidir. Bir örnek olmak üzere, ülkemizde son 6 yılda sağlıkta dönüşüm programıyla elde ettiğmiz sonuçları kısaca özetlemek istiyorum. Sağlık göstergeleri, finansal riskten korunma ve vatandaş memnuniyeti söz konusu izlemenin 3 önemli alanıdır.


Politik karar vericilerin kararlılığı ile birlikte yürütülen sağlık sistemleri ve dönüşüm programları başarıya ulaşabilmektedir. Programların sürekliliği çok önemlidir. Biz Türkiye’de son 6 yılda bunu başarabilmiş durumdayız.
Bu kararlılık sayesinde anne-bebek ölümleri, maternal ve neonatal tetanoz, demir eksikliği, raşitizm, kızamık, tifo, malarya gibi durumlar açısından çok büyük iyileşmeler kaydedebildik.
.

Anne ve bebek ölümlerinde kayda değer azalmalar gerçekleşti

Bir dizi çalışma yapılmış ve bunların sonucunda neonatal tetanoz elimine edilmiştir. DSÖ, bunun halk sağlığı alanında bir başarı olduğunu düşünmektedir.

“Demir Gibi Türkiye” programından önce yaklaşık % 30 olan demir eksikliği, % 7.8’e gerilemiştir.

D Vitamini eksikliğine bağlı bir hastalık olan raşitizim, daha önceleri binde altmış bir iken binde bire düşmüştür.


Kızamığı elimine etmek üzereyiz.

Sıtmayı elimine etmek üzereyiz.


Gerçekleştirdiğimiz ciddi çalışmaların bir sonucu olarak, 2002 yılı rakamları ile kıyaslandığında tifo vakası satısı yüzde bire düşmüştür.

Toplumdaki her bireyin yoksul da olsa sağlık hizmetlerine ulaşabilmesi önemlidir. Hiç kimse sağlık harcaması yaptığı için yoksullaşmamalıdır. Türkiye’de katastrofik tedavi harcamalarının yoksullaşmayı artırma oranının giderek azalmakta oluşu sağlıkta dönüşüm programının önemli bir sonucudur. Ayrıca ilgili oran, verilerin elde edilebildiği diğer ülkelere nazaran oldukça düşüktür. 2006 yılında sağlık harcamalarından dolayı yoksulluğa düşen hanelerin oranı yalnızca binde 7’dir. Bunun sonraki yıllarda daha da azaldığını düşünmekteyiz.
.


İnsanların sağlık hizmetlerinden duydukları memnuniyet, bizim hedeflerimize ne ölçüde ulaşmış olduğumuzun önemli bir göstergesidir. Türkiye’deki sağlık reformu, sağlanan iyileşmelerin insanların sağlık hizmetlerinden duydukları memnuniyeti kısa sürede nasıl artırabileceğine ilişkin iyi bir örnek teşkil etmektedir.



Bu saygıdeğer halk sağlığı uzmanlarının nezdinde gelecekle ilgili birkaç şey söylemek istiyorum.
Bu açıdan, Türkiye’nin son altı yılı iyi bir örnek olabilir. OECD’nin Türk sağlık sistemini inceleyerek hazırlamış olduğu OECD raporunun değerlendirilmesi de bu bağlamda son derece önemlidir.
OECD Raporu’nda, Türkiye’nin bugüne dek kaydettiği ilerlemelerle ilgili şu ifadelere yer verilmiştir:

“GSS’nin hayata geçirilmesi gibi önemli sağlık sektörü reformlarının geliştirilmesi ve uygulanmasında “iyi uygulama”nın nasıl olacağını pek çok açıdan yansıtmaktadır. Ciddi finansman reformları ile birlikte hükümetin güçlü taahhüdü ve liderliği, dikkatle planlanmış hizmet sunumu reformlarıyla tamamlanmıştır. “

“Aslında diğer ülkelerin Türkiye’deki sağlık reformlarından, özellikle personel verimliliğini artırmak üzere performansa dayalı ödeme sisteminin kullanılması konusunda, öğrenebileceği pek çok şey olabilir. “


“Sağlık sistemi reformu, daimi bir süreçtir. Uygulamanın bu ilk safhalarında Türkiye’nin “devasa” bir reformu etkili bir şekilde hayata geçirebilen birkaç orta gelirli ülkeden biri olduğu görülmektedir.
SDP, hem Türkiye’nin sosyal yardım sisteminde önemli bir iyileşme kaydettiğini yansıtmakta hem de aynı meselelerle mücadele etmekte olan diğer ülkelere “iyi bir uygulama” örneği teşkil etmektedir.”


Gelecekle ilgili amaçlarımızı doğru belirlemeli ve birbirimize yardımcı olmalırız. Türkiye’nin gelecekle ilgili amaçları;
- Toplum sağlığına yönelik risklerin azaltılması
- Sağlığın korunması, ve
- Sağlığın teşvikidir